ÇEKİRDEK KUMPANYA

Çekirdek Kumpanya’nın boyundan büyük oyuncuları

Gönüllülerimizden Miray Bal’ın Boğaziçi Haberler’e verdiği röportaj:

Boğaziçi Üniversitesi 2015 yılından bu yana Ayvalık’ta, Ayvalık Belediyesi ve Zeytin Çekirdekleri Derneği işbirliğiyle Ayvalık ve çevre köylerindeki çocuklar için Yaz ve Kış Okulları düzenliyor. 2020’de beşinci yılına girecek olacak BÜ Yaz & Kış Okulları, Boğaziçi Üniversitesi’nden öğrenciler ve akademisyenlerin gönüllü katkılarıyla devam ediyor.

Müzikten spora, bilimden tiyatroya farklı alanlarla yürütülen atölye çalışmalarıyla Ayvalık’ın değişik kırsal ve kentsel sosyo-ekonomik kısıtlı mahallelerinde yaşayan ilkokul ve orta öğretimden çocuklara ulaşan atölyeler ile maddi ve ailevi nedenlerden dolayı eğitim imkânlarına ve sosyal etkinliklere erişimi kısıtlı çocukların farklı ilgi alanlarıyla tanışmaları amaçlanıyor.

Aynı zamanda çocuklar arasında yaygınlaşan ayrımcılık ve şiddet dilini olumlu bir dile dönüştürmek, çocuk işçilerin sosyal faaliyetlere ve öğrenime katılım süreçlerini desteklemek ve Boğaziçi Üniversitesi gönüllülerini Ayvalık’ta yaşayan ve farklı aidiyetleri olan çocuklar ve gençlerle bir araya getirip bir etkileşim alanı yaratmak hedefleniyor.

Ayvalık Okulları bünyesinde tiyatro atölyesine devam eden Ayvalıklı çocuklardan oluşan Çekirdek Kumpanya, Shakespeare’in Romeo ve Juliet’inin prömiyerini 23 Kasım’da Demir Demirgil Salonu’nda yaptı. Ayvalık’ın Yenimahalle semtinde yaşayan çocuklardan oluşan Çekirdek Kumpanya, geçtiğimiz yıl ilk oyunları olan Don Cristobita ile Dona Rosita’nın Acıklı Güldürüsü ile seyirciden büyük beğeni toplamıştı.

Ayvalık Okulları beşinci yılına yaklaşırken hem Çekirdek Kumpanya’yı hem de Ayvalık Okulları’nı, Çekirdek Kumpanya projesinin yürütücülerinden, Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi Miray Bal ile konuştuk.

Çekirdek Kumpanya nasıl oluştu, sizden dinleyelim?

Boğaziçi Üniversitesi’nden gönüllü öğrenci ve hocaların katkılarıyla 2015 yılından bu yana Yaz ve Kış Okulları yapıyoruz. 2017 Kış Okulu’nda daha önceki yaz okulunda tanışmadığımız bir grup oğlan çocuğu ile tanıştık. Bu çocuklar Ayvalık’ın Yenimahalle adlı semtinde yaşıyorlardı. Bu mahalle 90’larda Güneydoğu’dan göçlerle gelenlerin yaşadıkları; yaşam şartları açısından dezavantajlı denilebilecek yoksul bir mahalle olarak kurulmuştu.

Bahsettiğim bu çocuklar önceki yaz döneminde açtığımız yaz okuluna gelememişlerdi zira yaz döneminde çalışmak zorundalardı. Ayvalık’taki cafe’lerde garsonluk yapıyorlar veya turistik gezi teknelerinde çalışıyorlardı ve sadece kış döneminde düzenlediğimiz atölyelere katılabiliyorlardı. Bu grubu Felsefe veya Bilim gibi atölyelere sokamadığımızı fark ettik, zira oldukça hareketli çocuklardı. Bunun üzerine biz de daha hareketli atölyelerin onlar için uygun olduğunu düşündük ve onları Spor ve Tiyatro atölyesine aldık. İki hafta boyunca bu ekiple çalıştık ancak gerçekten çok zorlayıcıydı.

Bir gün çocuklarla çalışırken kendi aralarında başka bir dilde konuştuklarını, daha doğrusu sayı saymayı içeren bir çalışmada sayıları Kürtçe söylediklerini gördük.  Bunun üzerine ‘’Bize de dilinizi öğretin birlikte sayalım’’ diyerek yaklaşınca çocuklar içinde atölyeye en ilgisiz olanları bile hemen katılım gösterdi. O günden sonraki her atölyemiz müthiş verimli geçti. O kadar güzel gitmeye başlamıştı ki her şey, sonunda bu atölyeyi gerçek bir sahneye taşımaya karar verdik.

Atölye yaparken bizim çok sevdiğimiz bir rol playing oyunu olan Vampir Köylü’yü çocuklarla çalışmaya başladık. Onlarla birlikte skeçler yazdık. Çocuklar da bunu çok sevdi ve kendi yazdıkları skeçleri Ayvalık’taki Sanat Fabrikası adlı tiyatro salonunda sergilediler. Gösteri çok başarılı olmuştu. İki hafta önce  ‘’Biz bu kadar hareketli çocuklarla ne yapacağız?’’ diye kaygılanırken aynı çocuklar sadece iki hafta içinde 180 derece değişmiş ve ilk defa sahneye çıkmışlardı. Daha sonra çocuklara bir tiyatro oyunu sahnelemek isteyip istemediklerini sorduk, çok heveslilerdi.

Biz de Boğaziçi ‘nden Tiyatro Atölyesi gönüllüleri olarak hemen işe koyulduk. Artık iki haftada bir Ayvalık’a gidip geliyor ve çocuklarla sahneleyeceğimiz oyunu çalışıyorduk.  Don Cristobita ile Dona Rosita’nın Acıklı Güldürüsü adlı oyunu Haziran 2017’de sahneye koyduk ve aynı yıl kış döneminde Boğaziçi’nde Demir Demirgil’de sahneledik. Ardından bu oyunu 2018 baharında  Ayvalık’ta Tiyatro Festivali’nde oynadık. Araya yaz mevsimi girdiği ve çocuklar çeşitli işlerde çalışmak zorunda oldukları için bir süre dinlendik. 2018 kışına geldiğimizde ise Zeytin Çekirdekleri’nin ‘’ Shakespeare sahnelesek nasıl olur?’’ önerisiyle Shakespeare’in ölümsüz yapıtı Romeo ve Juliet’i sahnelemeye karar verdik. Çocuklar sahneleyeceği için metin üzerinde bazı uyarlamalar yaptık. 

Finansal desteğimiz yoktu, destek bulmak için Shakespeare denilince ilk akla gelen hocamızın, Oya Başak’ın kapısını çaldık. O da sağ olsun, bize oyunu sahneye koymak için maddi destek buldu. Ayrıca yaptığımız metin uyarlamalarını okudu, önerilerde bulundu. Oya Başak hocamızın yönlendirmeleriyle Ayvalık’a gidip çocuklarla çalışmalarımıza başladık.

Çocukların Shakespeare hakkında fikri var mıydı?

Aslında herkesçe bilinen meşhur ‘’Olmak ya da olmamak…’’ sözünü biliyorlardı ama Shakespeare’i daha iyi tanımaları için Selam Sana Shakespeare oyunuyla BÜ Gösteri Sanatları Topluluğu’nu Ayvalık’a davet ettik ve bir Shakespeare atölyesi yaptılar çocuklarla.

Daha sonra oyunu hazırlamaya başladık. Bu çok kolay bir süreç değildi; yeri geldi internet cafe’lerden çocuk topladığımız oldu, çalışma sırasında  ‘’Şu cep telefonlarını toplasak’’ dediğimiz anlar oldu. Bazı çocukların ergenlik dönemiydi, belki o nedenle biraz zorlandılar. Bazılarının sınav dönemiydi. Ama sonuçta 23 Kasım’da İstanbul’da çok başarılı bir gösteriye imza attılar.

Sizin bu süreçte devamlı Ayvalık’ta olmanız mümkün değildi,  oyun üzerine çalışırken iletişimi nasıl kurdunuz orada olmadığınız zamanlarda?

Eğer yumurta kapıya dayanmışsa ve yakın tarihte bir oyunumuz olacaksa çalışmaları hızlandırmak için sürekli iletişim halinde oluyoruz çocuklarla. Bu bahsettiğim oğlan çocuklarının hepsi aynı zamanda Yenimahalle Spor Kulübü’nde futbol oynuyorlar. Balıkesir bölgesinde hayli başarılı bir takım oldular. Bu yüzden çocukların futbol antrenörleri ile de iletişim kurduk ve onlardan çocukların çalışma disiplinini, tiyatro çalışmalarına ayırdıkları vakti takip etmelerini rica ettik.

2015’ten bugüne kaç çocuk ve kaç aileye ulaşıldı, nasıl geri bildirimler aldınız?

Her yaz döneminde 200 çocuğa, her kış döneminde yine bir o kadar çocuğa ulaşıyoruz. Şimdiye dek dokuz okul yapıldı ama tabii bazı aynı çocukların da geldiği oluyor. Ailelerle de atölyelerimiz oldu. Kadınlarla dans atölyesi yaptık; Pelin Esmer’in belgeselini izledik ve izleyicilerle sohbet ettik.

Çekirdek Kumpanya üzerinde konuşacak olursak, çocuklar da aileler de çok memnun. İki oyuncumuzun oyunculuğa ilgisi ve yeteneği olduğu için aileleri de onları desteklemeye başladılar. Çocuklarını güzel sanatlar eğitimine yönlendireceklerini söylediler. Bu bizim için çok değerliydi. 

İstanbul’ da yaşayan eğitimli ailelerin bile ‘’Aman çocuğum tiyatrocu olmasın’’ diyebildikleri bir ortamda bunu başarabilmek gurur verici. Ayrıca bu deneyimin biz Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri için de çok önemli dönüştürücü etkisi oldu. Gönüllü öğrenciler Ayvalık’a giderken aslında buradaki fanuslarından çıkıp başka çocuklarla, başka gençlerle etkileşime girmiş oluyorlar.

Bugün geldiğimiz noktada çocuklarla ilişkimiz artık öğretmen-öğrenci ilişkisinden daha farklı bir yerde. Çocuklarla çok sık iletişim kuruyoruz. Çok sık sahne çalışması yapıyoruz. Onlar da birbirleriyle ilk güne kıyasla daha da yakınlaştılar ve kendi içlerinde bir ekip oldular. Birbirlerini kollamayı öğrendiler.  Oyuncu iseniz sahnede karşınızdakine güven duymanız şarttır. Aynı zamanda güven vermelisiniz. Çocuklar bunun farkına vardı.

Bu çalışmalara katılmak çocukların eğitim başarılarına nasıl etki ediyor, bunu ölçümleme fırsatı oldu mu?

Buna dair bir akademik çalışma yapmadık ama Çekirdek Kumpanya özelinde konuşacak olursak, mutlaka olumlu etkisi olmuştur diye düşünüyoruz, çünkü çocukların hepsi sınavları kazanıp bir liseye yerleştiler.

Zeytin Çekirdekleri Derneği nasıl katkılar sunuyor atölyeler için?

Zeytin Çekirdekleri Derneği, uzun yıllar İstanbul’da çalışmış, emekli olduktan sonra Ayvalık’a yerleşerek oradaki çocuklar için bir şeyler yapmak amacıyla kadınlar tarafından kurulmuş bir inisiyatif olarak çıkmış yola. İlk faaliyetleri çocuklar için 10 adet keman almak olmuş. Kısa süre içinde Ayvalık Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğünün sosyal sorumluluk projesine dönüşen Zeytin Çekirdekleri; Ayvalık Kaymakamlığı, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Ayvalık okulları yönetimlerinden de desteklerle bugüne gelmiş. Hali hazırda dernek, atölyeler için katılımcı çocuk bulmak konusunda bize yardımcı oluyor. Bölgede hiç gidilmeyen köyleri saptıyorlar, oradaki çocuklara ulaşmamızı sağlıyorlar. Bugüne dek gitmediğimiz köy kalmadı diyebiliriz.

Bu süreçte çalışma ve konaklama mekânlarımızı Ayvalık Belediyesi sağlarken üniversitemiz de ulaşım masraflarımızı üstlendi.Ayrıca Ayvalık Okulları’nın sürdürülmesi amacıyla Boğaziçi Üniversitesi gönüllüleri olarak geçtiğimiz Haziran ayında okullara bağış toplamak amacıyla akademisyen, mezun ve öğrenciler olarak Çanakkale’den Ayvalık’a koştuk. Yine bağış toplamak için BUİM ile işbirliği yaparak mezunlara atölyeler açtık.

2020 Kış Okulu’nda Ayvalık’ta neler olacak?

Henüz kesinleşmemekle beraber planladığımız atölyeler arasında Müzik Atölyesi, Güzel Sanatlar Bölümü’nde Expressive Art dersini almış öğrencilerin düzenleyeceği atölye, Spor Atölyesi ve Bilim Atölyesi gibi atölyelerin açılması düşünülüyor. Ayrıca Ayvalık serüvenimizi konu alan bir kitap çalışması yaptık, şu anda tasarım aşamasında. Yaklaşık bir sene önce bu kitabı tamamlamıştık. Kitabı yazarken tüm gönüllülere çağrıda bulunduk, iyi kötü tüm deneyimlerini anı şeklinde yazmalarını istedik. Kitapta dört karakter yer alıyor. Kurmaca gibi görünen ama gerçek deneyimlerden oluşan bir kitap bu aslında. Bu işi yapmak isteyen başka üniversite toplulukları olursa onlara biraz yol göstermesi bizi çok mutlu eder. Ayrıca herhangi bir okur da bir hikâye okur gibi okuyabilir. Kısacası herkese sesleneceğini düşünüyoruz bu kitabın…